30 Ağustos 2010 Pazartesi

yazıklar olsun sana.

güldük falan. birsürü güldük. cümbür cemaat gül. şiirler yazdı. eğlendik coştuk. paylaşımlarda bulunduk. paylaştıkça coşkumuz arttıda arttı. küçük mario manyağı kıza güldük. deli gibi güldük. karınımız ağrıdı. sonra şarkılarda koptuk dans edesimiz geldi oturduğumuz yer dar geldi. ama öyle bir an geldiki . coşku doruklardayken, neşe doluyken içimiz, artık sınırlara ulaşmışkene tavanlarda yürürkene, bir anda birşey oldu. kulağımızdan beyimize yol alan o sarı saçlı kız o ufak kız o ince kız o duffy yok mu o duffy. mahvettin beni duffy. alacağın olsun. gerçekten bütün gecemin içine ettin. sana bu hakkı kim verdi. kim ya. ya bırak duffy bana martaval okuma annem. yani elimi ayağımı düğleyip ayağıma beton döküp attın beni derin sulara. git burdan gitttt. uzak kaç benden. nezaman hayatıma girsen tüketiyosun beni ya. uzak kaç lan . git.



olsan içmez miydin

Baharım solmadan
eskidi ömrüm
çıkmaz bir sokağa
benzedi gönlüm
leylası olmayan
mecnuna döndüm
olsan içmez miydin
benim yerimde 
olsan içmez miydin
benim yerimde



şuan

şuan öyle mutluyum ki 
bir ben var bende içeri
bende hediye olsun sizlere
ogün sanlısoydan gir içeri

neden

kalabalık bir sokak belki hayat
sen her köşe başı

yorgunluktan mı bu halim
düşünmek bile zor
kelimesiz geldiğim
fikirler yol almaz

dağınıklıktan mı bu halim
durulmak artık zor
geçmişte bitirdiğim
hüznümde hal kalmaz

toplanmamış bir oda
benle hayat
sen
yağmur sonrası...

yorgunluktan mı bu halim
düşünmek bile zor
kelimesiz geldiğim
fikirler yol almaz

dağınıklıktan mı bu halim
durulmak artık zor
geçmişte bitirdiğim
hüznümde hal kalmaz

dönüşmeden,
değişmeden gün olmaz
çare bulmaz
soluklanmaz zaman
yenilenmez yalan.

çağ

şuan. okadar boşum ki. bomboşum. bir gram bile değilim. kahve sarhoşuyum. ayaklarımda çorap yok tshirtle oturuyom bu karda kışta evet. ohh mis valla. ikitane finalim kaldı. ama öyle rahatım ki agaa keser sapııı demekten kendimi alamıyorum. 4 şarkılık bir nirvana list yaptım. ö dönüyo dur hadi şarkılarıda yazim merak eden olur d7, mexican seafood, milk it, you know you're right şarkıları nirvananın. öküz gibi börüyo falan ya hani öyl şarkılarından işte yes. oh mis bir daha. sonra gözde var. gidicek işte. pazar günü uçucak. keşke gitmese. valla fena özlicem sağdıç seni be. pazar günü havalimanında el sallicaz gözdeye. kahveden bi yudum alim bi sn. oh mis. nes kafe başka gerçekten. bu aralar hiç biç bi şarkıdan hiç bir oyundan hiç bir kitaptan hiç bir hava durumundan hiç bir hiç ten hiçlikten ve hiç olmaktan. okadar güzel ve renkli gözüküyor ki hayat. mp3 şalarım var evet şalar kırmızı 2 tane telefonum var biri siyah biri beyaz fotoğraf makinam var oda siyahlı mavili superstarlarım özel tasarım böyle yeşiler turuncular rengarenk. ama renkler tatsız geliyo artık gözüme gözüme. dersler boş gelmeye başladı yavaştan yavaştan. hayır yapamıyorumda ondan sıkıldımda değil. evren bu final maçını 6 - 0 alır şuan 4-0. değişik bir zevk arıyorum 60lardan 70lerden gelen the last shadow puppets yada duffy gibi kokan hani. böyle biraz pink floyd biraz beatles. bıktım artık her sabah aynı otobüsü aynı metrobüsü aynı metroyu aynı akbili aynı kahveyi aynı ekmeği aynı kaşarı aynı çatalı aynı kantini aynı ayakkabıyı aynı montu aynı aynayı aynı aynıyı koklamaktan. farklı bir koku arıyorum. biliyorum o 60lardan 70lerden gelen kokuyu bulunca ruhum huzura erecek. ben yanlış çağda doğmuşum ona kanaat getirdim harbiyetten.

Pencere önü çiçeği

Pencere önünde arkadaştan ayrı
Porselen saksıda bir süs çiçeği
Evin hanımı her akşamüstü
Su ve güneş sunar... entellektüel

Pencere önü çiçeğine
Ne ansızın yağmur ne gökkuşağı
Ne dipdiri sabah, gözyaşı

Ne şebnem görmüştür ne kırağı tanır
Ama iyi konuşur, bir kitap gibi
Rastgele çiçeklere arada bir bakar
Cansız cam ardından, tül perdelerden

Pencere önü çiçeğine
Ne mecburen güneş ne karakış
Ne dopdolu bahar ürpertisi

Zorlu bir rüzgarla boynu hiç kıvrılmaz
Haylaz çocuklarca hiç koparılmaz
Gece çökünce açılır lambalar
Öteki çiçekler ay ışığındalar

Pencere önü çiçeğine
Ne ansızın yağmur ne gökkuşağı
Ne dipdiri sabah; gözyaşı

çok eskiden dinlemiş olmam gereken şarkı

Sev Beni 
Sar Beni 
Bir Tek Kötü Sözün Sarsar Beni 
Bilinmez Denizlerin Kuytu Koylarında 
Bul Beni 
Bil Beni 
Al Beni 
Bu Saçmasapanlıktan Kurtar Beni 
Uykusuz Gecelerin Gizli Örtüsünden 
Çıkar Beni 
Ben Bunları Kimseye Anlatmadım 
Kendimle Bile Konuşmadım 
Ben Bunları Kimseye Anlatmadım 
Bir Tek Sen Duy Diye, Sen Bil Diye, Sen Anla Diye 

Sor Beni 
Bul Beni 
Sessiz Şarkılarda Çal Beni 
Bulutlar Ülkesinden Kuru Topraklara 
İndir Beni 
Sez Beni 
Yaz Beni 
Karmakarışıklığımdan Çöz Beni 
Birikmiş Tortuların KirliSularından 
Süz Beni 
Ben Bunları Kimseye Anlatmadım 
Kendimle Bile Konuşmadım 
Ben Bunları Kimseye Anlatmadım 
Bir Tek Sen Duy Diye 
Sen Bil Diye 
Sen Anla Diye

herşey biter

Benimle yaşamak seni hasta ediyor
Hergün söylüyorsun
Her sey eskisi gibi piril piril olsun istiyorsun
Yorgun aşkimiz ayakta duracak hali yok
Neler oluyor anlamiyorum
Ama bittiğine hiç şüphe yok

Birgün gelir herkes kendi yoluna gider
Her şey nasil başladiysa öyle biter

Benimle paylaştigin günler için
Harcanmiş zaman diyorsun
Güzel olan anilari hatirlamak
Artik çok zor diyorsun

Yorgun askimiz ayakta duracak hali yok
Neler oluyor anlamiyorum
Ama bittiğine hiç süphe yok

Birgün helir herkes kendi yoluna gider
Her şey nasil başladiysa öyle biter

geçip giden zamandan geri kalan sadece yanlızlılarımdı

Hiçbir neden yokken, 
ya da biz bilmezken
Tepemiz atmış ve 
konuşmuşuzdur

Onca neden varken 
ve tam sırası gelmişken
Hiçbirşey yapmamış ve 
susmuşuzdur...

kaybolmayı bir gözyaşı mesafeden takip

Bir yer olsa huzur sunsa
Dizlerim üstüne çöksem
Sonsuz yolu aydınlansa

Günün ilk ışığında 
Son bir kez nefes alsam
Kaybolsam gözyaşımda

istanbula ait

Uzak kalmayı denedim senden olmadı

Eksik olan birşeyler var yokluğunda

Cihangir sokakları huzursuz insanlar

Ve artık hiç atmayan bu kalbim

İstanbul'a ait olmuş

Dışarda vahşi bir dünya evler huzursuz

Arkadaşlar hep sıkıntılı dostluklar donmuş

Yaşayan birşey var hala burda

Bir bütünün parçaları olmuşuz

Biz artık yaşamayan insanlar

İstanbul'a ait olduk

ada sahillerinde bekliyorum

teyzemlere gittim erenle
annem yengemde ordaydı
kuzenlerde var ufak minik hep
dedik adalara gidelim
kuzeninde doğum günü
mersinden de gelmiş istanbula
hepimiz bindik arabaya 
bi puntoya 8 kişi
vardık mı kartal iskeleye 
verdik 3 lira isparkada
ordan iskeleye koş çoluk çocuk
saat sabahın 10 u
adam başı adam başı 6 lira
kalktı motor diğeri gelincek

yarım saate kalmadı büyük ada
indik yürü faytona
yine çoluk çocuk
bayağı leş kokulu atlar çekti yukarı
iner inmez hedef çardaklar
bide baktım saat 12 olmuş
günün yarısı gitti
mayo falan giyek dedik yine verdik 1 lira
indik kıyıya baktım denize 
bi kokladım uzunca
bildiğin deniz kokuyodu 
attım kendimi bi kaç kulaç 
sıcak gibi bi su
artık sıktı deniz çıktık beraber
yine çoluk çocuk

çardağa vardık
bizimkiler mangalı yakmışlar çoktan
hemen erenle el attık
etleri de mangala attık
piştide yedik piştide yedik habire
yine çoluk çocuk
meyve faslı oldu bi ara
oda sıktı sonra dedik bidaha deniz

bastık gittik sahile 
kalabalık olmuş baya
dedik az ilerden girelim
minik koylar yan yana hep
lan burnu bi döndüm
karaçarşaf iki karı
gömülmüşler yarı bele kadar suya
sede gözleri gözüküyor 
yanlarında hayvandan bozma 2 vücut
kaslar saçlar sakallar o biçim 
kaşlar alınmış şekilli falan
ebru gündeş kaşı yapmış gibi sanki
attım yan tarafa havluyu terliği
koptu geldi denizden fırtına
dedi ne yaptığını sanıyosun
nasıl yani 
burda kapalı bayanlar var giremezsin dedi
nası yani
rahatsız edemezsin bizi dedi
nası yani

ya kafa göz gircem 
ya çekip gitcem
ya malı mallığı ile bırakacam
ya bende mal olucam
dedim varsa allahın
git ondan bul belanı
bastım gittim ordan
sinirden deli dana mod
ya içime atıcam dertlencem
ya bağırıcam kurtulcam
dedim varsın dursun içimde

son fasıl yapıp toparlandık
çöpler çöp kutusuna
yürüdük iskeleye doğru
1 saat kadar
ayaklar mahvoldu
zevklide bi okadar
ada mimarisi göz alıcı
her tarafta bi kare
onlarca kare gör
fotoğraf makinanda pil olmasın
her neyse vardık iskeleye
verdik adam başı 6 lira
millet birbirini ezdi 
götü koyabilmek için koltuğa
erenle sıkıldık yukarda
indik oturduk arka tarafa 
dalgalar vurdu durdu içeri attı damlaları
martılar deli gibi uçtular çığırarak
yediler simitlerini
uzaklaşırken adadan yavaşça 
baka kaldım motorun köpüklerinden doğru adaya

ya dedim bir daha gelmem
ya dedim bura benim
varsın gelmeyim daha
keza çok üzüldüm
benim olan yerde yabancılanmaktan
ya dedim batsın bu ada
ya dedim olsun dünyada tek
varsın olsun tek
lakin sana kalmasın mal 

UMUT

işler atom reaktörleri işler 
yapma aylar doğar güneş doğarken 
ve güneş doğarken çöp kamyonları 
ölüleri toplar kaldırımlardan 
işsiz ölüleri aç ölüleri 

işler atom reaktörleri işler 
yapma aylar geçer güneş doğarken 
ve güneş doğarken köylü aile 
erkek kadın eşek ve karasaban 
saban koşulu eşekle kadın 
toprağı sürerler toprak bir avuç 

işler atom reaktörleri işler 
yapma aylar geçer güneş doğarken 
ve güneş doğarken ölür bir çocuk 
ölür bir japon çocuğu hiroşima'da 
on iki yaşında ve numaralı 
ve ne boğmacadan ne menenjitten 
ölür bin dokuzyüz elli sekiz de 
ölür bir japon çocuğu hiroşima'da 
dokuzyüz kırkbeş te doğduğu için 

işler atom reaktörleri işler 
yapma aylar geçer güneş doğarken 
ve güneş doğarken tombul bir adam 
yatağından çıkar dalgın giyinir 
'bugün kimi kime gammazlamalı, 
amirin gözüne nasıl girmeli' 

işler atom reaktörleri işler 
yapma aylar geçer güneş doğarken 
ve güneş doğarken zenci şoförü 
ağaca asarlar yol kıyısında 
gazyağına bulayarak yakarlar 
sonra kimi kahve içmeye gider 
kimi saç tıraşı olur berberde 
kimi dükkanını açar erkenden 
kimi genç kızını öper alnından 

işler atom reaktörleri işler 
yapma aylar geçer güneş doğarken 
ve güneş doğarken mahpus kadını 
kolları masaya bağlı sırtüstü 
çıplak memeleri al kan içinde 
sorguya çekilir bir bodrumda 
sorguya çekenler cigara içer 
biri yirmisinde altmışlık biri 
gömlekleri terli kollar sıvalı 
ve kum torbaları elektrodlar 

işler atom reaktörleri işler 
yapma aylar geçer güneş doğarken 
ve güneşdoğarken gülyaprağına 
uçak alanından sessiz pilotlar 
'h' bombası yükler tepkililere 
ve güneş doğarken güneş doğarken 
otomatik silahlarla biçilir üniversitelilerle işçiler 
akasya ağaçları bulvarın 
pencereler balkondaki saksılar 
ve güneş doğarken devlet adamı 
konağına döner bir ziyafetten 
ve güneş doğarken kuşlar ötüşür 
ve güneş doğarken güneş doğarken 
genç bir ana bebesini emzirir 

işler atom reaktörleri işler 
yapma aylar geçer güneş doğarken 
ve güneş doğarken ben bir geceyi 
bir uzun geceyi gene uykusuz 
ağrılar içinde geçirmişimdir 
düşünmüşümdür hasretliği ölümü 
seni memleketi düşünmüşümdür 
seni memleketi dünyamızı. 

işler atom reaktörleri işler 
yapma aylar geçer güneş doğarken 
ve güneş doğarken hiç umut yokmu 
umut umut umut........... umut insanda. 

Nazım